Monday, January 4, 2016

Stajyer - Intern



the intern ile ilgili görsel sonucu


Stajyer (The Intern) filmini keyifle izledim ve bende bıraktıklarını paylaşmak istedim:

İlham verici bir ortam içinde bir internet fikri ile gelen Amerikan mucizesinin yeni bir örneğini izledim.

Yaşına, yaşadıklarına rağmen enerjisinden hiçbir şey kaybetmeyen, mütevazi ve yardım sever Ben (Robert De Niro) gönlümüze taht kurdu. En çok etkilendiğim sahnelerden biri, alenen alkol alan sürücü karşısındaki sabit tavrı, ve Jules karakterinin yanlış gönderdiği e-posta sorununu çözmek konusunda hızlı ve sonuca yönelik tavrıydı. Film içinde yanlış gönderilen e-posta için email sunucusuna atak yapma fikri bile vardı ve komikti, James Bond veya Mission Impossible filmi değil nihayetinde. Email sunucuları her canı isteyenin atak yapıp içindekini alabileceği güvensiz şeyler değiller çok şükür.




the intern ile ilgili görsel sonucu

Jules'un etrafındaki Cameron karakteri, her işi takip eden, arkayı toplayan güven veren bir kişilik, her şirkete lazım kesinlikle. Bir sıcaklık katmış, izleme hevesimi artırdı. Sanırım etrafımızda böyle tiplere açız.

Jules karakterinin kızı da bence çok başarılı, bir çocuğun saf temizliği, açık sözlülüğü, Ben karakteri ve anne babası ile iletişimi de çok güzel ifade edilmiş. Belki de filmdeki en güzel karakter.



Genel anlamda güzel bir tad bırakmasına rağmen, filmde eleştirel olarak takıldığım noktalar oldu:
Firma içinde bisiklet çok zorlamaydı, güzel binemediği gibi, genel havasına da bisiklet bence pek gitmemiş. Kadınsı olmak ile iş yerinde bisiklet? Beni etkilemedi.


the intern ile ilgili görsel sonucuSüper bir e-ticaret şirketi, MacBook'lar akıllı telefonlar gırla giderken, işletme eğitimi ile gurur duyan asistanın her şeyi post it üzerine not alıp onların içinde gömülmesi ince bir ironi veya göndermeydi galiba:)


Patronun web sitesinin ana sayfası ile ilgili onay vermeyi 2 saat geciktirirken, çağrı merkezinden çağrı alma gösterisi, depoya gidip paketleme konusunda oradaki elemanlara doğrusunu göstermesi bence firmanın neden bir CEO ihtiyacı olduğunun çok açık belirtileriydi. Firmayı kuran kişinin (Anne Hathaway) bu aşamadan sonra yönetemeyeceği ile ilgili daha ne olabilirdi? Zaman yönetimi ve delegasyon konusunda sıkıntılı hanımefendi az kalsın hem işi hem ailesini çok zora sokacaktı.



the intern ile ilgili görsel sonucu

Neyseki süperman Ben (Robert De Niro) geldi de, pazarlama faaliyetlerinin getirileri üzerine bir analizi yaparak firmayı yeniden doğru yola yönlendirdi. Bu kadar yatırım almış bir firmada, pazarlama bütçesi kullanımı ve işe etkileri konusunda kimsenin bir rapor hazırlamamış olması da beni çok etkiledi. Tabii patron, çağrı merkezinde müşteri dinlemek ve operasyon merkezinde paket hazırlamayı öğretmekle meşgul.



Sonuç olarak, filmi beğenmeme rağmen, eleştirel noktalarımın fazla oluşunu, 2013 yılının The Internship (Genç Çıraklar) filmi ile kıyaslamamdan kaynaklandığını düşünüyorum. Yakın zamanda o filmi ile ilgili düşüncelerimi de paylaşmak isterim.


Benim notum, Robert De Niro kalitesi ve şıklığı torpili ile 7.5.



Sizler de düşüncelerinizi paylaşır mısınız?


No comments:

Post a Comment