Monday, May 1, 2023

Player One Ready - Başlat (2018)

Efsane Steven Spielberg'den yakın gelecek ile ilgili bilim kurgu diyebileceğimiz bir film. Diyebileceğimiz diyorum çünkü bilim kurgu dediğimizde hayal sınırlarımızı zorlayan hatta taşan yapımlar aklımıza gelirdi ancak bu filmde anlatılanlar da kurgu da zaten kısmen başlamış bir dönüşümün hikayesi olduğu için bende çok bilim kurgu etkisi yapmadı. Hatta gündelik yaşantı olmasa da, oyun ortamlarının filmde belirtilen takvimden daha önce yaşanacağını düşünüyorum.

 "Ready Player One" 2018 yapımı bir bilim kurgu aksiyon filmidir. Film, Ernest Cline'in aynı adlı romanından uyarlanmıştır ve oyuncu kadrosunda Tye Sheridan, Olivia Cooke, Ben Mendelsohn ve Mark Rylance gibi isimler yer almaktadır.

Film, yakın gelecekteki bir dünyada geçmektedir ve insanlar karanlık ve zorlu gerçek hayatlarından kaçmak için OASIS adlı bir sanal gerçeklik dünyasına girmektedirler. OASIS'te bir ölüm gerçekleşir ve sanal dünyanın yaratıcısı, OASIS içinde gizlenmiş bir hazine avına başlar. Hazine, OASIS'in kontrolünü elde etmek için son derece önemlidir ve tüm dünya bu hazine için çılgınca bir yarışa girişir.

Film, görsel efektleri, aksiyon sahneleri ve müzikleri ile oldukça etkileyici bir yapımdır. Spielberg, OASIS dünyasını canlandırmak için gerçek hayatı ve sanal gerçekliği ustalıkla birleştirmiştir. Oyuncuların performansları da oldukça başarılıdır, özellikle Tye Sheridan'ın Wade Watts karakterini canlandırması dikkat çekicidir.

Filmin en etkileyici bölümlerinden biri, OASIS adlı sanal gerçeklik dünyasındaki yarış sahnesidir. Bu sahne, filmdeki en heyecanlı ve görsel açıdan etkileyici sahnelerden biridir. İzleyicileri, yüksek hızda geçen bir yarışın ortasında heyecanlandıran ve gerilimli bir atmosfer yaratan sahne, aynı zamanda diğer karakterlerin de dahil olduğu birçok farklı element içerir. Ayrıca, filmdeki diğer önemli sahneler arasında OASIS'teki farklı dünyaların keşfi ve filmin finalindeki epik savaş sahnesi de yer almaktadır.

Ancak, film bazı eleştirmenler tarafından karakter gelişimi açısından eksik bulunmuştur. Bazı karakterlerin arka plan hikayeleri yeterince açıklanmamıştır ve bu nedenle seyirciler karakterlerle tam olarak bağlantı kurmakta zorlanabilirler.

Genel olarak, "Ready Player One" görsel olarak etkileyici bir film ve zengin bilim kurgu evreniyle doludur. Karakter gelişimi konusunda eksikleri olsa da, aksiyon ve macera seven izleyiciler için keyifli bir deneyim sunmaktadır.



Sizler de düşüncelerinizi paylaşır mısınız?

Thursday, July 16, 2020

Olanlar Oldu (2017)


Ege aşığı Ata Demirer'in yine Ege kıyılarının tuzlu sularında geçen bir başka romantik komedi hikayesi, eğlencelik bir yazlık film (Eyvah Eyvah Serisi de, Hedefim Sensin de Ege sahillerinde geçiyor).  

Aile işletmesi olarak hem pansiyon, hem restoran hem de günübirlik tekne işlerini birlikte yürüten ailede Zafer'in dışında insanların keyfi genel olarak iyidir. Sevgilisinden ayrılan Zafer birazcık bunalım takılmaktadır. Derken, teknesinde ağırladığı misafirlerinden birine abayı yakar. 

Filmin ben başında ilgimi çeken, Ata Demirer'in hem Zafer, hem de annesi Döndü'yü canlandırmış olması. Eyvah Eyvah serisinden ve diğer 2 filmden sonra beklentim Demet Akbağ'ı orada görmekti. Bu da böyle bir deneme olmuş, pek fena da olmamış.

Ekibin, genel olarak yaşantıyı aktarmasını beğendim. Çok uzmanı olmasam da Ege şivesi tatlı tatlı filme renk katıyor. Zafer'in kardeşi ve eniştesi, restoranlarının müdürü olan "profesyonel işletmeci" ile komşu mağaza sahibinin kızı konuları hikayeyi süslemiş.

Ata Demirer filmlerinde alıştığımız, özünde çok temiz, duru, saf delikanlı, burada da Kaptan Zafer olarak karşımıza çıktı. İçinde taşıdığı saf sevgi ile bu defa da güzel kızı kapmayı başardı. Esas kız, Aslı seslendirdiği güzel şarkı ile filme başka bir renk kattı. 


Uzun zamandır görmediğim Toprak Sergen'i de rolünde oldukça başarılı buldum. Sevdiği kızın peşinde pansiyoncu teyzeler ile etkileşimleri de gerçekten çok güzel.

Genel olarak alıştığımız ve beklediğimiz gibi gelişen olaylar bizi çok şaşırtmadı. Eğlenceli olmakla birlikte sıradanlıktan da rahatça sıyrılamayan bu filme 10 üzerinden 8 veriyorum.



Sizler de düşüncelerinizi paylaşır mısınız?

Sunday, July 5, 2020

6 Underground (2019)

Netflix yapımı olarak, tipik Amerikan aksiyon filmlerinin bir örneği. Dünya dengelerine karşı kendini sorumlu hisseden ve suyun kendi yolunu bulması yerine suya yol göstermeye çalışan adamlar. :) Aşağıda bu konuya ayrıntısı ile değineceğim.

Hikayeye göre, süper zekalı bir bilim adamı, fikirlerini başarıyla hayata geçirerek çok para kazanır ancak sorun olarak gördüğü ve normal koşullarda çözemediği konulara her türlü yöntemle müdahale edebilmek için alanında çok iyi ve suça meğilli bireylerden bir takım kurar. Kendi doğruları için dilediklerini yapmak özgürlüğünü kendilerinde görmektedirler.

Filmin başındaki yüksek tansiyonlu kovalamaca sahneleri etkileyici ve filmin devamı ile ilgili bize epey bir ipucu veriyor. Zaten sonrası tamamen beklediğimiz gibi gelmekten öteye gidemiyor. Hatta karakterlerden sadece bir tanesinin özel hayatını irdelenmesine ve akrobat karakterin geçmişi ile ilgili bilgi olmasına şaşırdım. Sanki hepsinin geldikleri yer öncesi biraz geçmiş bilgi olacak diye düşünmüştüm.

Filmin içinde de gönderme yapıldığı üzere, sorunlarla kendi yöntemleri ile uğraşan ilk zengin değil 1 numaramız. Kendisine Bruce Wayne diye filmin içinde hitap edilerek ufak da olsa gönderme bile yapılıyor. Tabii Bruce Wayne, yani Batman sorunları kendi başına çözerdi. Ben Batman'dan daha çok "Person Of Interest" isimli (benim için) olağanüsü başarılı yapımdan esinlenme daha çok buldum. Tekonolojiden çok para kazandıktan sonra kendisini sorunları çözemeye adayan kişi... Özellikle öldükten sonra yeraltından işlerin takip edilmesi çok benzer. Zaten "Underground" Türkçe'si yeraltı da oradan geliyor.

Uzak dünyadaki bir diktatör de süper klişe değil mi? Değinmeden edemedim...

Özellikle başlangıçtaki kovalama sahnesini çok beğendim, ancak başarılı bulduğum bir sahnede Alfa'nın sol dikiz aynası kırılmasına rağmen sonraki sahnelerde başka arabanın kullanılması, yani dikiz aynasının anında geri gelmesi, bu bütçeli bir film için biraz ayıp olmuş. Yönetmen Michael Bay'in bu ayrıntıyı kaçırmasına inanamadım. Daha önce James Bond Casino Royale filminin başında 
izleyip çok beğendiğim akrobatik sahneleri yine bu filmde de etkileyici ve başarılı buldum.

Yukarıda da belirttiğim gibi, birilerinin kendi içlerinde olmadığı sorunları çözme kaygısı, bana içten içe, Amerika'nın dünyanın herhangi bir yerindeki bir olaya müdahale etme cüretine zemin hazırlamak gibi geliyor. Ridley Scot'un efsane Kara Şahin Düştü (https://www.imdb.com/title/tt0265086/) filminde, Somali'li asker de Amerikalı'lara demiyor muydu? Bu bizim sorunumuz, bunu kendimiz çözmeliyiz.

Etkileyici çekimleri dışında klişelerden pek uzaklaşamayan bu yapıma 10 üzerinden 7 veriyorum. Yönetmen bilinmeyen yeni bir isim olsa daha yüksek not verebilirdim ancak bazı yönleri ile beklentimin altında kaldığını zaten paylaştım.


Sizler de düşüncelerinizi paylaşır mısınız?
 

Sunday, June 28, 2020

Aile Arasında (2017)


Uzun zamandan beri izlediğim filmler içinde en beğendiğim film diyebilirim. Bu kadar gecikmeli izlediğim için utandığımı peşinen kabul etmeliyim.

Her biri başarılı olan Gülse Birsel dizilerinden sonra, Gülse Birsel'in izlerini net gözlemlediğimiz ancak bugüne kadarki yapımlardan başrol anlamında ciddi ayrışan bir yapım olmuş. Avrupa Yakası ile başlayan ve hep odakta izlemeye alıştığımız oyuncu, bu defa kendisi başarıyla canlandırılan ancak ön planda olmayan bir rol ile karşımıza çıkmış.

Türkçe'de de artık "kast" veya "kasting" diye kullanılan orjinalinde "casting" denilen rollere uygun oyuncu seçimi başarının önemli anahtarlarından. "Bir Demet Tiyatro"da Kaytan İrfan olarak tanıdığımız Engin Günaydın kendisinden beklediğim performans dolu dolu sergilerken, Demet Evgar'ın da "Solmaz" rolü ile devleştiğini keyifle izledim. Bunun üzerine, Erdal Özyağcılar'da muhteşem oyunculuğu ile resmen cila yapmış. Bütün rolleri çok başarılı bulmama rağmen, Leyla'yı oynayan Derya Karadaş'ın efsane mimikleri, Erdal Özyağcılar'a çok uyumlu bir oyun çıkartan, Devrim Yakut'u da anmadan olmaz.

Tesadüf eseri, biraz da talihsizce tanışan Solmaz ve Fiko (Fikret) birlikte heyecanı hiç düşmeyen bir yolculuğa çıkıyorlar. Ön yargısızca  içlerindeki saf duyguları kendi bildikleri gibi ifade ederek, apayrı dünyalardan gelmelerine rağmen uyumlu bir ekip oluyorlar. Filmi olduğu gibi anlatmak istemem. Mutlaka izleyin. :)

Sıradışı bir zenginlik, sıradışı yetenekler, gerçek üstü tesadüflerden arınmış, sıradan denilebilecek olayları hiç düşmeyen bir tempo ve cosku ile anlatmayı başarmış bir film. Birkaç defa izlememe rağmen her defasında sıkılmadan gülmekten yıkılarak izlemeye devam ediyorum ve Demet Evgar neredeydi bugüne kadar demekten kendimi alamıyorum. Türk sinemasının geldiği yer heyecan verici olmakla birlikte, Erdal Özyağcılar gibi bir ustanın yanında, tanısak da bilsek de, çok yapımda izleme şansı bulamadığımız Engin Günaydın ve özellikle Demet Evgar’i izlemek ne güzel. Umarım bu yetenekleri, benzer performansdaki yapımlarda sık sık izleme şansı buluruz.

Genelde en etkilendiğim sahneleri paylaşmaya çalışıyorum ama, Şevket Çoruh'un hasta taklidi yapması da, pazar yerinde, Solmaz'ın Leyla'ya "40 yılda bir işe yarayacaktın" demesi de, Haşmet Kurt'un, ilk göründüğü sahnede eşi ile yaptığı telefon görüşmesi de çok başarılı. Yani filmin tamamını çok beğendiğimi belirtmeliyim (bir defa daha da olsa).

Allah'ın sopası yok dedirten sürpriz finaliyle bu filme 10 tam puan veriyorum. 



Sizler de düşüncelerinizi paylaşır mısınız?

Tuesday, June 23, 2020

IP MAN (2008)

Çin Kung Fu üstadı Ip Usta'nın hikayesini ancak izleyebildim. Jacky Chan'in de bazılarında rol aldığı ucuz, komedi unsurları eklenmiş video filmlerinden biraz izlemiş jenerasyonun bir temsilcisi olarak bu filme bugüne kadar mesafeli kalmıştım ancak serinin 4 filmi olduğunu görünce direnmekten vazgeçerek izlemeye karar verdim.

Ip Usta, ailesi ve dostları ile halinden memnun, centilmen ve Kung Fu üstadı olarak yaşantısına devam etmektedir. Tevazu sahibidir. Derken Japon istilası ile zor günler gelir. Huzur ve refah içinde yaşayan IP Usta'nın hayatı çok değişir ama centilmenliğinden ve aile babalığından hiç ödün vermez.

Asker olmasa da, Japon askerleri ile girdiği mücadeleden başarılı çıkar ve Çin'e ilham kaynağı olur.

IMDB'de bu yapımın nasıl olup da 8 puan aldığına anlam veremedim. Ben bu tür hikayeleri seven bir izleyici olarak bile bu puanı fazla buldum. Başlangıçtaki ilk mücadeledeki samimiyet etkileyici, sonrasında kuzeyden gelenlere hadlerini bildirmek görsellik ve Kung Fu açısından izlenmeye değer yerlerdi. Ancak Ip Usta, Kung Fu'ya derinden bağlanmış ve ömrünü adamış birisi olarak, Kung Fu öğretmiyor. Felsefesinden ve barındırdığı derinliklerden bahsediyor ama öğrenciye karşı! Neden?

Japon istilası öncesi çok refah içindeydi, sonra birden çok derin mali sıkıntılara girdi. Bu adam zaten istila öncesi nereden ne kazanıyordu anlamadım.

Yukarıda belirttiğim üzere, özellikle evde geçen 2 mücadeleyi beğendim ancak filmin devamındaki bütünlüğü yakalayamadım ve olay akışına maalesef kendimi kaptıramadım.  Hele hele Jet Li'nin Korkusuz  (https://www.imdb.com/title/tt0446059/) filminden sonra Ip Man maalesef vasat kaldı.

Efsane Bruce Lee'yi de yetiştiren esin kaynağını merak edenler için :
https://tr.wikipedia.org/wiki/Yip_Man


Sizler de düşünceleriniz paylaşır mısınız?


Monday, October 7, 2019

Ice Age 5: Collision Course - Buz Devri 5: Büyük Çarpışma (2016)

Büyüsünü kaybetmeden devam eden Buz Devri serisinin 5. filmi Büyük Çarpışma. 2016 yılında yayınlanmış olmasına rağmen ben ancak izleyebildim. Her biri ayrı ayrı güzel kurgulanmış yapımların sonuncusunda kahramanlarımız büyük meteor çarpması ile karşı karşıyadır.

İlk Buz Devri filmini izlemeden önce Blue Sky Studios'un hem kurgu hem de görsellik anlamında Pixar'ı bu kadar zorlayacak bir rakip olduğunu hiç bilmezdim. Ancak 5 film boyunca performansları beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı.

Buz Devri filmlerinden herhangi birini izleyen bilir: filmin en başında ve en sonunda meşe palamutunu saklamak isteyen sincapımız vardır. Açılış da kapanış da onunla olur ancak diğer kahramanlarımız ile hiç direk karşılaşmadı (benim hatırladığım kadarıyla). Sincapın bu defaki açılışı görece uzun ve daha bir eğlenceli geldi bana. 

Filmin Türkiye'deki ana kitlesine erişmesindeki önemli etkenlerden birisi de Türkçe seslendirmeler. Haluk Bilginer'in seslendirdiği Diego, Ali Poyrazoğlu'nun seslendirdiği Manny doğal olarak çok daha güçlü şekilde hitap ediyor biz izleyicilere. 

Yine lirik bir kahramanlık destanı içinde, bir babanın büyüyen kızı ile arasındaki ilişkiyi ve müstakbel damat ile arasındaki rekabeti de keyifle izledik. Uçan yırtıcılarla yapılan yumurta mücadelesini de Figaro eşliğinde izlemek çok keyifliydi.

IMDB değerlendirmesinde verilen 5,7'ye hiçbir anlam veremiyorum. Bence film kesinlikle 9. Tam puan yerine 9 veriyor olmamın mazereti artık 5. film olduğu için keyif almama rağmen ilk film kadar şaşırmadan, belli bir çizgide beklentim olmasından. Hem mücadeleyi, hem birlikte olmayı, hem birbirine güvenmeyi bu kadar başarıyla anlatmayı başaran yapımı her yaştan her izleyiciye tavsiye ediyorum. Tabii sadece bu filmi değil serinin ilk 4 filmini de fırsat bulursanız mutlaka izleyin. Hatta sırası ile izlerseniz Diego, Shira nasıl ekibin parçası oldular, ne mücadeleler verdiler bunları da keyifle izlersiniz.


  

Sizler de düşüncelerinizi paylaşır mısınız?

Saturday, September 28, 2019

Avengers: Endgame - Yenilmezler: Son Oyun (2019)

Bütün bölümlerini heyecanla izlediğim Avengers serisinin son filmi, Endgame. Marvel Comic adı altında, benim 1980'ler den beri bildiğim kahramanların ortak mücadelelerinin son filmi ve finali.

Benim için Avengers filmlerinde hep ana kahraman Iron Man oldu. Yıllar önce okuduğum çizgi romanlarda Iron Man dış dünyadan gelen bir varlık olmasına rağmen filme aktarılan şekilde ise kendi imkan ve kaynakları ile süper kahramana dönüşen Tony Stark'ı izledik.

Tabii ki hem görünümü hem de gücü ile yıllara meydan okuyan Captain America - Steve Rogers olmazsa olmazımız. İlk Avengers'dan beri izleyiciyi büyüleyen Natasha Romanoff, bu işleri bırakıp ailesi ile mütevazi hayatı seçen Clint Barton, yeşil dev Bruce Banner ve tabii ki Thor.  Marvel'in pek çok başka kahramanı da yapımda mevcut tabii ki ama belli başlılarına değinmek istedim.

Endgame, Avenger'in ikiye bölünen finalinin ikinci filmi. Yani aslında ilk filmde olan bazı olaylar ile çok bağlantılı. Bütün kahramanlarımız bir olup yine de Thanos'u yenememiş, o da doğa üstü güçleri ile bütün evrende yaşayan canlıların yarısını yok etmişti. Kendince bir felsefesi var tabii. Yok olanların içinde kahramanlarımız da vardı, kahramanlarımızın aileleri de. Dr Strange (bana Person of Interest'in final sezonunda makinanın bütün olasılıkların simulasyonlarına bakmasını anımsattı) bütün seçenekleri değerlendirdi ama yine de Thanos başarılı oldu.

Endgame'in açılışında Clint'i ailesiyle birlikte gayet hoş vakit geçirirken anlaşılması imkansız bir şekilde bütün aile üyelerini kaybeder. Oldukça çarpıcı bir giriş. Ekip sonrasında bir araya gelip bir çözüm arayışına girer ve Thanos'u bulur ancak artık çok geçtir. 

Aradan geçen 5 yıldan sonra filmimiz tam anlamıyla başlar. Benim için en etkileyici yerler Thor'un bira göbeği ve Clint'in hayatta kalan bütün (kendine göre) kötü adamlara karşı açtığı kanlı savaş. Bruce Banner ise, kendini kalıcı olarak Hulk yapmayı başarmış.

Filmin bütün hikayesinin üzerinden geçmek doğru değil. Nihayetinde kahramanlarımız yeniden bir araya gelip, bir fikir ve Stark'ın o fikre dayalı yapacağı bir icat ile aksiyona geçecekler.  Beni etkileyen, yenilgi sonrası Thor'un tamamen kaybeden birine dönüşüp, alkolik bir şişmana dönüşürken, Clint'in bildiği yoldan öfkesini dışa vurması. Tony Stark, Bruce Banner ve efsane Captain America ise çoktan oluruna uymuşlar. Herkes kendi hayatını yaşamaya başlamış ve uyum da sağlamış görünüyor. :) Natasha çaresizce uğraşıyor. Marvel'in süper kahramanları bile baskı ve yenilgi sonrası birbirinden apayrı tepkiler verebiliyor.

Filmin finalini oldukça etkileyici ve başarılı buldum. Sıklıkla tekrarladığım üzere "her tercih bir kaybediştir".

Aksiyondan sonra Captain America'nın son kararı da filme yakışır taddaydı.

Bilim kurgu aksiyon dalında başarılı bir serinin başarılı bir finali olarak çok beğendim. Hem görseller hem de kurgu ayrı ayrı çok başarılı. Zoraki mutlu son olmaması da ayrıca takdirimi kazandı. 10 tam puan veriyorum.

Zaman yolculukları sırasında Tony Stark'ın yaşadığı karşılaşma ve dialoglar etkileyici, ancak filmi izlememiş olanların tadını kaçırmamak için daha fazla detay vermek istemedim.

Hulk, Bruce Banner, ile Dr Strange'in ustası "The Ancient One" arasındaki sahneyi çok beğendim. İzlemek isteyenlere:



Daha önceden yorumumu paylaştığım diğer Marvel filmi için bağlantı:



Sizler de düşüncelerinizi paylaşır mısınız?